3 Ekim 2015 Cumartesi

Türkiye gösterdi, İsrail vurdu...





Türkiye gösterdi,
İsrail vurdu...






Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım,
 


Geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum.

KARA EYLÜL İNTİKAM PEŞİNDE 


Kara Eylül örgütü liderlerini peş peşe kaybetmeye başlamıştı. Acil  önlemler 
almaları gerekiyordu. Bu arada intikam planları da yapmaktaydılar. 
26 Ocak 1973 de   Moşe Hanan İshai    isimli İsrail'li  ajan Madrid'de bir 
arkadaşı ile  buluştu. Esasında buluştuğu arkadaşı Filistin'li idi ve onun 
muhbiriydi. Ne var ki Filistin'li,  Kara Eylül örgütünün ajanı idi. 
Kafenin çıkışında iki adam karşılarına dikilir. Filistin'li kaçar. Adamlar
silahlarını çektikleri gibi Moshe'yi kurşun yağmuruna tutarlar. Moshe 
oracıkta ölür. Bir kaç gün sonra Moshe'nin emekli bir MOSSAD ajanı olduğu 
ve esas isminin Baruch Cohenolduğu meydana çıkar. 

Bir başka İsrail'li ajan   Zadok Ophir   Brüksel'de bir kafede vurulur. 
Ağır yaralanır fakat ölmez. Kara Eylül ataklarına devam etmektedir. 
İsrail'in Londra konsolosluğunda  çalışan askeri ateşe Dr.Ami Shechori    
bombalı bir mektupla öldürülür.  Mektubu Kara Eylül göndermiştir. 




Aynı günlerde Kara Eylül,  iki teröristi  Mercedes marka bir  araba ile karayolu ile 
Türkiye'yegönderir. Büyük bir eylem hazırlığındadırlar... Ancak...


Sevgili Kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım;
Türkiye'ye giriş  yapan bu iki Kara Eylül örgütü mensubunun izini kovalarken
bakın karşıma nasıl bir hikaye çıktı?  Bunu yazmadan edemeyeceğim.


1973’ün Ocak ayında Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatına (MIT)  iki dost istihbarat servisinden,  (CIA ve MOSSAD)   terörle  mücadele işbirliği  kapsamında bir bilgi geldi. Kara Eylül Örgütü’ne mensup iki Filistinli terörist, Türkiye veya Avrupa’da eylem yapmak üzere,  patlayıcı  ve silah yüklü Mercedes marka bir araba ile Suriye üzerinden Türkiye’ye giriş yapacaklardı. İstihbarat raporunda şahısların tarifleri ve Mercedes arabanın tipi ve modeli gibi detaylar da vardı.

Haberin alınmasından bir kaç gün sonra, bahsi geçen Kara Eylül Örgütü mensupları Mercedes otomobilleri ile Cilvegözü Hudut kapısından giriş yaptılar. Araba gümrük kapısında, içi, altı ve motor kısmı dahil olmak üzere iyi bir şekilde arandı, ancak silah ve patlayıcıya rastlanmadı. Yollarına devam etmelerine izin verildi. 

Mercedes araç Türkiye’ye girişinden itibaren hassas bir şekilde takibe  alındı. Kara Eylül mensupları yolda 
konaklayarak İstanbul’a kadar geldiler. İstanbul girişinde Mercedes araç MİT mensupları tarafından durduruldu ve iki Kara Eylül mensubu, bu sefer  gözaltına alındı. 

Mercedes araba da MİT İstanbul Bölge Müdürlüğüne götürüldü.   Burada koltuklarına, tekerleklerine, benzin 
deposuna kadar sökülerek  detaylı bir şekilde aranmaya başlandı. İlk gün, ne Kara Eylül mensuplarının sorgusundan, ne de arabanın  aranmasından netice alınamadı.

Tam, verilen istihbarat bilgisinin doğruluğundan şüpheye düşüldüğü sırada,  arabayı arayan teknik elemanlar müjdeyi verdiler. Mercedes arabanın kapı altlarında, ön ve arka tekerlek arasında,  takriben 10-12 santim çapında, boru şeklinde bir boşluk vardı. Bu sonradan eklenmeyen, arabanın orijinal yapısında  olan bir boşluktu. Arabanın iki yanındaki bu boşluklar silah ve patlayıcı ile doluydu. Arabadaki cephane depolar boşaltıldı ve bir mahalleyi havaya uçuracak kadar patlayıcı ile demonte edilmiş silahlar, el bombaları  fünyeler ve sair suikast malzemesi ortaya çıkarıldı.

Gelişmeler, MİT’in Ankara’daki karargahı tarafından, MOSSASD ve CIA'ye bildirilmiş, İsrail’in, iki uzmanını Türkiye’ye yollama talebi, MIT  karargahı  tarafından uygun görülmüştü.   Neticede biri Mossad’dan, diğeri İsrail Hava Kuvvetleri İstihbaratından, iki İsrail'li görevli İstanbul’a geldiler. Hava Kuvvetlerinden  gelen istihbaratçı, yanında bavul büyüklüğünde bir çanta getirmişti. Çantanın içinde Lübnan’daki terör kamplarının  kuşbakışı ve yatay olarak çekilmiş büyük boy hava fotoğrafları vardı.  İsrail’li uzmanlar sorguya sokulmadılar, ancak kendilerine sorgudan alınan bilgiler devamlı  aktarıldı.  Havacı subayın getirdiği hava fotoğrafları son derecede güzel, net resimlerdi. İsrail’li subay çantasına gözü gibi bakıyor, yanından ayrılmıyordu. Sorguculara ancak lüzumlu olan fotoğrafları veriyor, çantanın tamamını teslim etmiyordu.  Aynı yere ait çeşitli açılardan çekilmiş bu fotoğraflardan, kampların bütün yapısı teferruatlı bir şekilde görülebiliyor, binaların kat adetinden penceredeki perdesine kadar, teşhis edilebiliyordu.

Filistinli Kara Eylül mensupları, Türk İstihbarat servisinin elinde, eğitim gördükleri Nahr El-Bared kampına ait fotoğrafların 
bulunmasına şaşırmışlardı. “ Aaaa, burası bizim kamp"  diye hayretlerini gizlemediler. Kara Eylül mensupları, Nahr El-Bared kampındaki özel bir bölümde çok gizli bir şekilde eğitime tabi tutulmuşlardı.  İfadelerine göre operasyondan, kendilerinin haricinde, 3 kişinin daha bilgisi vardı. Yaser Arafat, Cihaz El Rasd’ın (FKÖ İstihbarat Teşkilatı) başı Abu İyad
ve kendilerini eğiten öğretmen.  MOSSAD'ın bu kadar dar bir alanda bunu öğrenmesine imkan yoktu.  Ama nasılsa öğrenmişlerdi.

Teröristler, görevlerinin arabayı Fransa’ya götürmek ve oradaki Gülten Çayan ekibinden bir şahıs ile buluşmak olduğunu 
söylüyorlardı. Operasyonla ilgili talimatın  detaylarını  orada öğreneceklerdi.  Kara Eylül mensupları, hava fotoğrafları üzerinden, Nahr El-Bared ve Lübnan’da bildikleri diğer terörist kampları   hakkında, detaylı  bilgiler verdiler. Özellikle Nahr El Bared’de, silah deposu, yabancıların eğitildiği yer, öğretmen ve teröristlerin kaldıkları yatakhaneler, nöbet yerleri gibi.

Sorgu bittiğinde MİT karargahı, teröristler hakkında herhangi kanuni bir işlem yapılmamasını ve Suriye’ye sınır dışı 
edilmeleri talimatı verdi. Teröristler sınırdışı edilirken İsrail’li görevliler de ülkelerine döndüler.

48 saat sonra İsrail komandoları, İsrail'den 180 km uzaklıktaki  Tripoli limanına yakın Nahr Al-Bared ve El-Bedevi kamplarını basar. Kamp önce bombalanır.  Peşinden helikopterlerle komandolar gelirler. Baskın tam bir sürprizdir. Bu kamplarda dünyanın  çeşitli  ülkelerinden teröristler silahlı eğitim görmekteydi. Baskın  sırasında 37  terörist ölür, 65 terörist ise yaralanır. Terörist üretme çiftliği yok edilir. Türkiye göstermiş, İsrail'de vurmuştu...

Nahr  Al -Bared  Kampında eğitim  görenlerin arasında  Aydınlık gurubuna  (solcular) mensup Türkler de vardı. Bunlardan, aralarında  Bora Gözen'in de bulunduğu 8 kişi, operasyon  sırasında İsrail’li komandolarca öldürüldü. Komandolar, yaralı olarak  ele geçirdikleri Türk terörist Faik Bulut’u yanlarına  alarak İsrail’e döndüler. 
İki Türkterörist ise baskından yaralı olarak kurtuldu.  Ölenler, Lübnan'da, Enternasyonalizm ve Halkların kardeşliği mezarlığına gömüldü. Ancak iç savaş sırasında her yer tahrip oldu. Bu gün bu insanların mezarları nerededir kimse bilmez. Yani  Niyazi (!)  olmuşlardır. Yazık çok yazık....

Faik Bulut, Mossad tarafından sorgulandıktan sonra İsrail yargı organları tarafından hapis cezasına çarptırıldı ve 7 yıl 2 ay İsrail'de hapiste kaldı. 1980'de ceza evinden çıktıktan sonra Türkiye’ye döndü ve bir müddet Aydınlık dergisinde çalıştı. 

Ölen Türklerin tamamı Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi mensubu idiler ve partini kurucusu Doğu Perinçek'in yakın 
arkadaşı idiler. Aynı tarihlerde Cengiz Çandar da Lübnan’daki başka bir kampta idi. İleri tarihlerde Çandar ile arası bozulan Doğu Perinçek, Çandar’ı İsrail makamları ile işbirliği yapmak ve 8 arkadaşının ölümüne sebep olmakla suçladı. Aydınlık yayınlarında Cengiz Çandar'ın da Nahr Al-Bared kampında olduğu, baskından hemen önce şüpheli bir şekilde ortalıktan kaybolduğu yazıldı ve Cengiz Çandar şaibe altında bırakıldı. 

Bu bir yere kadar doğruydu. 12 Mart muhtırasından sonra Türkiye'den kaçan Cengiz Çandar, Lübnan'da bulunan FKÖ'nün kamplarının birinde idi. Ama baskına uğrayan Nahr Al-Bared veya  El-Bedevi  kamplarında değildi.  Cengiz Çandar'ın yanında Şahin Alpay (Bahçeşehir Üniversitesi - Profesör)  Ömer Özturgut, (Gazeteci)  Müfit Özdeş, Ayhan Özer gibi isimlerin yanında
bir Türk Yahudi'si   Sabetay Varol'da  (Gazeteci) vardı. Bunların hepsi bir başka kamptaydılar. Orada bulunma sebeplerine gelince inanın bu konu çok uzun, onu da Türkiye'de yaşayan meraklılara bıraktım. Onlar yazsın...Ancak şu kadarını söylemekte fayda var, bu isimlerin hepsi 12 Mart muhtırasından sonra Türkiye'den kaçmışlar ve 1974  yılında çıkan aftan sonra geri dönmüşlerdir. 

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kıbrıs, Nicosia'da ölen Kara Eylül ajanı Abd El Hir'den geçen yazımda bahsetmiştim. Otelinde yatağının altına konulan bir bomba ile paramparça edilmişti.

Kara Eylül onun yerine yeni bir ajan gönderir. Filistin'li Nicoisa'ya  gelir gelmez KGB bağlantısı  ile buluşur. Oteline döner. Işıklarını kapatır ve yatağına uzanır. Aynı anda yatağının altındaki bomba patlar ve Filistinli selefiyle aynı kaderi paylaşır.

Emekli bir iki ajanı öldürerek hiç bir yere varamayacaklarını anlıyan  Yaser Arafat ve yardımcısı Kızıl Prens Ali Hasan Salameh büyük bir intikam planı hazırlamaya başlarlar. Bir yolcu uçağını kaçırmayı  planlamaktadırlar. Filistinli intihar komandoları bu uçağı İsrail  semalarına getirecekler ve Tel-Aviv'in merkezinde  düşüreceklerdir.  100 lerce kişinin, ölmesi söz konusudur.
Plana bak plana...Sanki 11 Eylül saldırılarının erken provası gibi. Ama başaramazlar. Çünkü karşılarında MOSSAD vardır. Ülkesini, insanlarını, liderlerini koruyan bir avuç  kafası çalışan kahraman insan...

MOSSAD muhbirleri bu hazırlıkları haber alırlar. Sorumluların bulunup durdurulmaları gerekmektedir. Zamana karşı bir yarış başlar. MOSSAD ip uçlarını biri birine ekleyerek düğümü çözmeye çalışmaktadır.  İzler  onları Paris'e götürmektedir. Buradaki üç - beş   Kara Eylül örgütü ajanını takibe alırlar. Bir gece genç Kara Eylül ajanlarının arasına  yeni biri katılır.
Bu diğerlerine göre  daha yaşlıdır. Ancak kim olduğunu çıkaramazlar. Resimlerini çekerler. Resimler MOSSAD'ın merkezine gönderilir.  Adamın kim olduğu anlaşılır.  Bu adam azılı bir İsrail düşmanı olan Kara Eylül'ün üst düzey yöneticisi   Basil al Kubaissi'dir.

Basil al Kubaissi  aslında kuzu postuna bürünmüş  bir kurttur.Tanınmış bir akademisyen, Beyrut'taki Amerikan Üniversitesinde hukuk  profesörüdür. Fakat esasında bu adam 1956 da Irak Kralı Faysal'a, ABD ve Paris'te iki kez Golda Meir'e tertip edilen suikast girişimlerinden  sorumlu idi.  Bu azılı İsrail düşmanı daha sonraları   Filistin Kurtuluş Cephesine katılır ve George Habbaş'ın yardımcısı olur. 30 Mayıs 1972 de LOD havaalanında Arap ve Japon teröristlerin halkın üstüne rastgele ateş açmaları olayını planlar. Hadisede çoğu Porto - Rikolu  26 kişi ölür. Şimdilerde Kara Eylül örgütünün üst seviye yöneticilerindendi.  Çılgın suikast uçağı projesini gerçekleştirmeye uğraşmaktaydı.  Muhakkak durdurulmalıydı.

6 Nisan 1973. Akşam yemeğini yiyen Basil al Kubaissi  oteline dönmekteydi. MOSSAD'ın vurucu timi pusuya yatmış beklemekteydi. Birisi sarı peruk takmış iki kişi sokakta yerini almış, kaçış ekibi ise motoru çalışan bir arabada etrafı kollamaktaydı. Kubaissi yaklaşırken sokaktakiler yavaşça silahlarına davranırlar ve emniyetlerini açıp mermiye namluya sürerler.  Fakat tam o sırada
beklenmedik bir şey olur. Kubaissi'nin yanına havalı bir araba yanaşır ve camdan sarışın bir kadın adama seslenir. Aralarında kısa bir konuşma olur ve Kubaissi arabaya binerek uzaklaşır. Vurucu tim çılgına döner. Hayal kırıklığı içerisindedirler. Bu kadar planlamışken, bu kadar yaklaşmışken hedef bir fahişe yüzünden ellerinden kurtulmuştu. Ekip lideri 22 yaşındaki David Molad  arkadaşlarını yatıştırır. Beklemeye devam ederler. Nitekim 20 dakika sonra araba geri gelip Kubaissi'yi aldığı
yere geri bırakır. Adam oteline doğru yürümeye başlar. David ve arkadaşı karanlıktan bir anda çıkarlar ve şarjörlerini adamın üstüne boşaltırlar. 9 mermi yiyen Kubaissi orada ölür ve dünya bir mikroptan kurtulur.

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım...

Haftaya İsrail ile Kara Eylül örgütü arasındaki savaşın
III. bölümünü yazmaya çalışacağım. Kısmetse...

Sevgiyle kalın, hoşça kalın...

Aaron Baruch   (Ankaralı)


Kaynaklar  :   Vikipedia ansiklöpedisi
                        Mıchael Bar-Zohar - Nissim Mishal  - MOSSAD
                        Aydınlık dergisi
                        Soner Yalçın - Hürriyet
                        Mehmet Eymür - atin.org
                        BBC Türkçe

                        Jewish Virtual Library